Hacıbektaş-ı Veli
Büyük İslam filozoflarından biri olan Hacı Bektaşi Veli, İslam dininin yayılmasında büyük katkıları bulunmuş önemli bir kişidir. Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde bulunan türbesi hem Alevi hem Sünni müslümanlar tarafından ziyaret edilmektedir. Burada Hacı Bektaşi Veli'nin ebedi istirahatgahı'nın yanında bir de müze bulunmaktadır. Her yıl Ağustos ayında düzenlenen Hacı Bektaşi Veli'yi anma festivaline binlerce kişi katılır ve anma törenlerinin yanı sıra birçok kültürel etkinlik de düzenlenir. Kapadokya gezinizin önemli noktalarından biri olacağını düşündüğüm Hacı Bektaşi Veli Türbesi ile ilgili bilgiler almak ve fotoğraflar çekmek üzere yağmurlu bir kış sabahında yola çıktım.
Nevşehir iline 60 km. uzaklıkta olan Hacıbektaş ilçesi Ankara-Kırşehir-Nevşehir rotası üzerinde olduğu için bölgeye geliş veya dönüş yolunda uğrayabilirsiniz. Türbe ve müze hemen ilçenin merkezinde bulunuyor. Hacı Bektaşi Veli Türbesi haricinde Atatürk Evi ve Arkeoloji Müzesi de ilçenin ziyaret edebileceğiniz diğer yerleri.
1950'li yıllarda onarım görerek Kültür Bakanlığına bağlı müze olarak ziyarete açılan türbe üç bölümden oluşmaktadır. Bu ana kapıdan girilerek Nadar avlusu olarak bilinen bölüme geçilmektedir. Bu kapıya Çatal Kapı deniyor. Bundan sonra mezar bölümüne ulaşana kadar geçeceğimiz kapılara sırasıyla Üçler, Altılar ve Kırklar Kapısı adı verilmiş.
Eskiden bu bölümde dergaha ait çeşitli dükkanlar ve gelen ziyaretçilerin kalması için yapılmış çeşitli mekanlar bulunmaktaymış ancak bu yapılar günümüze kadar ulaşmamış.
Bu avludaki en dikkat çekici yapı 1902 yılında yaptırılmış Üçler Çeşmesidir. Ayrıca avlunun çeşitli yerlerinde Hacı Bektaşi Veli'ye ve dergahın diğer önemli kişilerine ait, okuduğunuzda bir an duraklayıp düşüncelere dalacağınız güzel sözler de bulunmaktadır. Detaylı resimleri fotoğraf galerimizde bulabilirsiniz.
Nadar avlusundan ikinci bölüme yani Dergah avlusuna geçiliyor. Bu avluya geçişte giriş ücreti ödüyorsunuz. Giriş kişi başı 3 TL ancak 60 yaşın üzerindekilere ve Müze Kart sahiplerine ücretsiz. Bu avluda meydan havuzu, aş evi, Tekke Camii, Konuk evi, Meydan evi gibi bölümler bulunmaktadır.
İşte meşhur Aslanlı Çeşme de bu avluda bulunuyor. İskenderiye mermerinden yapılmış bu aslan heykeli 1850'li yıllarda dergaha bağışlanmış. Sonradan çeşme olarak yapılmış. Türbeyi ziyaret eden herkesin en az bir kere bu sudan içtiğini belirtmeme sanırım gerek yok.
Aslanlı çeşme'nin lezzetli suyundan içip arkanızı döndüğünüzde muhtemelen yanlışlıkla bu mezarın üzerine basıp geçeceksiniz. Hemen aslanlı çeşmenin önünde ve deyim yerindeyse sütunun arkasına gizlenmiş olan bu mezar Kahveci Baba adında bir zat'a aittir. Kahve yaparken çıkardığı gürültü ile insanları rahatsız ettiğini düşünen Kahveci Baba mezarının ayak altı bir yere yapılmasını kendisi istemiş.
Burası en önemli yerlerden birisi olan Aş Evi bölümü. Eskiden yemek dağıtımı yapılan bu bölüm dergahın sosyal işlevini göstermesi açısından önemli. Ortada bulunan büyük Kara Kazan yeniçeriler tarafından kutsal kabul edilmekteymiş. Yine burada eski dönemlere ait birçok mutfak eşyası da sergilenmekte.
Mutfak bölümünden tekrar avluya çıkıyoruz. Avlu diğer taraftan böyle görünüyor. Türbenin mimarisi ve süslemeleri muazzam güzellikte. Aş evinin karşısındaki Meydan evine doğru yöneliyoruz.
Meydan evi Bektaşiliği benimseyen kişilerin "Yol" a girme törenlerinin yapıldığı ve çeşitli sorunların tartışıldığı yer. Duvarlarında çeşitli portreler ve eski dönemlere ait bazı fotoğraflar var. Oturma yerlerine serilmiş postlar oniki imamları temsil ediyor.
Türbenin birçok yerinde olduğu gibi Meydan Evi'nin kapıları da insanın eğilmeden geçemeyeceği kadar alçak yapılmış Bunun nedeni odalara girip çıkılırken baş eğilerek girilmesinin gerekmesi. Ayrıca odalara giriş çıkış yaparken de odadakilere sırt dönülmesi de hoş karşılanmazmış.
Çok küçük bir bölümünün fotoğraflarını koyuyorum ama hemen her yerde birçok eski eşya sergileniyor. Fotoğraftakiler eski dönemlerde dergahta kullanılmış çeşitli müzik aletleri.
Meydan Evinden çıkarak tekrar avluya dönüyoruz ve Altılar Kapısı denilen kapıdan geçerek Hazret Avlusu adı verilen üçüncü avluya geçiyoruz. Hemen kapının bulunduğu yerde Atatürk'ün türbeyi ziyaretinin anısına yapılmış bir Atatürk köşesi bulunuyor.
Burası Balım Sultan Türbesi. Balım Sultan Hacı Bektaşi Veli'den sonra gelen ve Bektaşiliği kurumsallaştırarak bağımsız bir Tarikat olarak benimsenmesini sağlayan önemli bir kişidir. Bu türbenin önünde bulunan kara dut ağacı Hacı Bektaşi Veli döneminden kalma olduğuna inanıldığı için kutsal kabul ediliyor.
Burası da Pir Evi olarak bilinen yapı. İçinde Hacı Bektaşi Veli'nin mezarı bulunuyor. Burada kapı eşiklerine kesinlikle basılmıyor çünkü bu türbeyi yapan kişinin mezarı eşiklerden birinin altında bulunuyor.
İçeri Ak kapı olarak bilinen bu görkemli kapıdan giriliyor. Buradan sonrasına ayakkabı ile geçmek yasak olduğu için ayakkabılar sağdaki veya soldaki ayakkabılıklara bırakılarak içeri geçiliyor. Yine sağda ve solda dergaha hizmet etmiş kişilerin mezarları bulunuyor.
Kapıdan ilk girildiğinde hemen sağ tarafta çilehanenin girişi göze çarpıyor. Sağ tarafta da bir mescit var.
Kırklar Kapısı adı verilen kapıdan da geçerek Kırklar Meydanı adı verilen bu bölüme geliyoruz. Burası eski zamanlarda dervişlere eğitim verilen yermiş. Yine çevrede birçok eski eser sergileniyor ve yine önemli kişilere ait mezarlar bulunuyor. Atatürk Sivas Kongresinden sonra Hacı Bektaşi Veli Türbesini ziyaret etmiş ve kendisi bu bölümde kabul edilmiş. Fotoğrafta gördüğünüz kapıdan mezar bölümüne geçiliyor.
Burası da Hacı Bektaşi Veli'nin türbesi. Bu sanduka Orhan Gazi tarafından yaptırılmış. İçerisi girildiğinde yaşanan duyguları tarif edebilmek imkansız. Buranın insanın içini huzurla kaplayan müthiş bir atmosferi var. Başınızı yukarı doğru kaldırdığınızda muazzam güzellikte süslemelerin bulunduğunu farkediyorsunuz.
Mezar bölümünden çıkıp tekrar eski eserlerin sergilendiği bölüme dönüyoruz. Fotoğraftaki eser Hz. Ali'ye ait bir el yazması mektup olduğu için bence buradaki en önemli eser.
Bu mezar Ahmet Cemalettin Çelebi'ye ait. Ahmet Cemalettin Çelebi Atatürk'ün dergahı ziyareti sırasında dergahın yöneticiliğini yapan kişiymiş. Duvar köşesinde dayalı olarak duran sancak Atatürk'ün sancağıdır ve Atatürk tarafından dergaha hediye edilmiştir.
Yine bu bölümde de birçok eski eşya sergileniyor. Fotoğraf Galerimizde bu bölümde sergilenen eşyalarla ilgili daha birçok fotoğraf bulabilirsiniz.
Burası da Güvenç Abdal Türbesi. Rivayet odur ki Hacı Bektaşi Veli yüklü bir alacağını tahsil etmesi için en güvendiği kişi olan Güvenç Abdal'ı Horasan'a göndermiş. Güvenç Abdal borcu tahsil ettikten sonra Horasan'da bulunan dünyanın en güzel kadının yüzünü görebilmek için bu paranın bir kısmını harcamış. Dünyanın en güzel kadını da Güvenç Abdal'a aşık olmuş. Sonradan beraberce Hacı Bektaşi Veli'nin yanına dönerek af dilemişler. Hacı Bektaşi Veli'de onları affederek evlendirmiş. Hayatlarının sonuna kadar Hacı Bektaşi Veli'ye hizmet etmişler. Bu üç mezar Güvenç Abdal'a, eşine ve hizmetçisine aittir. Tabii ben bu hikayeyi oldukça basitleştirerek anlattım ancak burada anlatılan güven, borç, aşk, ahlak gibi semboller aslında bu kültürde önemli yeri olan kavramları temsil etmektedir. Merak edenler orjinalini bulup okuyabilirler.
Yine bu türbenin bulunduğu yerde Güvenç Abdal'a ait bir söze yer verilmiş. Bu sözü okuyarak bir an durup düşünmenizi tavsiye ediyorum.
Hacı Bektaşi Veli Türbesi ile ilgili elimden geldiğince bilgiler vermeye çalışığım yazıma Kırklar Meydanı'nın genel bir görüntüsü ile son vermek istiyorum. Kapadokya'ya kadar geldiğinizde bu muazzam güzellikteki müzeyi ve türbeyi ziyaret etmenizi şiddetle öneriyorum. Sürç-i lisan ettiysem affola.